1 Mayıs 2013 Çarşamba

BİR MASAL DİYARINDA KOŞTUK SANKİ...


 Bir tarafta Sultanahmet bir tarafta Ayasofya... Bir tarafta Dikilitaş bir tarafta Alman Çeşmesi... Aralarından süzüle süzüle koşmaya başlayan yüzlerce insan...

Ayasofya


Nike geçen haftasonu İstanbul'daki koşu tutkunları için masal gibi bir organizasyona imza attı. Sporun haricinde İstanbul aşığı, tarihe meraklı bir insan için bu üçünün bir araya gelmesi gerçekten masal gibi. Dünyanın en güzel ve en egzotik parkurlarından biriydi belki "Run Free". Etkinliği Facebook'ta gördüğüm ilk an heyecanlandım ve hiç tereddüt etmeden yapılacaklar listeme kaydettim. Bu parkurda koşmayı hayal etmek ve beklemek bile heyecan verdi bana.Koşunun olduğu gün muhteşem bir hava vardı. Aylar sonra nihayet güneş yüzünü göstermişti ve içimizi ısıtmaya, ruhumuzu aydınlatmaya başlamıştı.


Beni böyle bir havada evde tutabilene aşkolsun. Koşu saatini beklemeden erkenden yola çıktım. Önce Kadıköy'den Eminönü'ne keyifli bir vapur yolculuğu yaptım. Ardından Sarayburnu'na yürüyerek oradan çok uzun yıllardır belki de en son çocukluğumda gittiğim Gülhane Parkı'na doğru rotamı çizdim. Gülhane Parkı'nda çocukluk anılarım canlandı. Eskiden burada bir hayvanat bahçesi vardı, küçükken ailem beni buraya getirirdi. Tabi şu an öyle bir hayvanat bahçesi yok artık. Belediye burayı çok güzel düzenlemiş, rengarenk laleler, uzun ve asırlık ağaçlarla koru havasında. Yürüyüş yapmak, oturup temiz havayı solumak, tarihi hissetmek için harika bir yer. İstanbul'un ortasında, gözümüz önünde unuttuğumuz bir güzellik olduğunu farkettim o an. Benim gibi yıllardır gitmeyen varsa bir haftasonu gitmesini tavsiye ederim.
Gülhane Parkı
Gülhane sonrası Soğukçeşme Sokağı'ndan Topkapı Sarayı'nın önüne, oradan da Ayasofya ve meydana yürüyerek keyifli bir gezinti yaptım. Zaten koşu saati de artık gelmişti.

Soğuk Çeşme Sokağı
Koşu saat 18.00'da başlayacaktı ve 1 saat öncesinden insanlar Dikilitaş'ta toplanmaya başlamışlardı. 17.45 gibi büyük bir kalabalık birikti Dikilitaş'ın önünde. Katılım hiç de fena değildi.

Dikilitaş'ta toplanan koşu tutkunları

Saat 18.00'da Nike'ın koşu hocaları eşliğinde ısınma hareketlerimizi yaptık ve o heyecan verici an geldi... 

Göğüs numaram
Nike Facebook'taki sayfasında bu etkinlik için "İstanbul'un daha önce hiç koşulmamış parkurunda koşma" iddiasındaydı. Bunu koşu öncesi Nike'ın koşu hocaları bir kez daha hatırlattı ve bol bol fotoğraf çekme tavsiyesinde bulundular. Derken Dikilaş'tan startı verdik. Sultanahmet Camii'nin yanından büyük bir coşkuyla koşmaya başladık. Sultanahmet'te yerli yabancı turistlerin şaşkın bakışları ve de alkışlarla verdikleri destekle her anı her adımı keyifli ve unutulmaz bir koşuydu daha en başında.. Meydandan Ayasofya'ya yöneldik. Ayasofya'dan Topkapı Sarayı'na... Sarayın yanından Soğuk Çeşme Sokağı'na... Oradan Gülhane'ye girdik, Gülhane'de bir tur attıktan sonra tramvay yolundan Sirkeci'ye yöneldik. 

Gülhane Parkı'nda koşarken...
En büyük sürpriz belki de buradaydı. Çünkü Sirkeci Garı'nın içinde koşmaya başladık. Garın içinden koşarak (sıkı durun) bir trenin içine binip koşmaya devam ettik. Bütün vagonu koştuktan sonra çıktık raylarda koştuk. Ve en sonunda muhteşem bir manzarayla Eminönü'nde kullanılmayan tren rayların sonunda koşuyu tamamladık. Karşımızda nefis manzara, koşunun sonundaki ödül gibiydi.

Trenin içinde koşacağım hiç aklıma gelmezdi :))


Tren raylarında da koştuk :))
Her anı unutulmaz, her anı keyifli, masal gibi bitmesini istemediğim bir koşu oldu. Hayatımın en unutulmaz anılarından birini yaşadım gerçekten. Sanki bir masal diyarında koştuk. Sanki tarihin içinde bir yolculuk yaptık zaman makinesi misali ve sonra da geri geldik. Nike'ı bu başarılı ve harika organizasyondan ötürü tebrik etmek gerek. Her ne kadar içinde doğal olarak bir reklam ve pazarlama stratejisi olsa da zaman zaman  yaptığı bu organizasyonlar insanları koşmaya ve spora teşvik ediyor. Her çarşamba Bağdat Caddesi'nde Cadde Run Club adıyla düzenli koşular düzenliyor. Aynı şekilde her perşembe akşamı da Ortaköy Outrunner mağazasının önünden de yine düzenli koşular var. Arada da böyle değişik organizasyonlarla olayı renklendiriyor. Hem kendileri açısından başarılı bir PR ve pazarlama stratejisi hem de insanları spora, koşmaya yönlendirmek, teşvik etmek açısından harika etkinlikler. Karşımıza çıkan bu güzel fırsatları kaçırmamak ve değerlendirmek gerek.

İşte o keyifli parkur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder